31 Aralık 2012 Pazartesi

Son İstasyon

    Ego kartlarını her basışlarında benliklerinden eklisen bir tatmin duygusu hakimdi düşüncelerine. Bu düşünceleri harekete geçiren bir toplu taşıma aracı dışında gidilecek yerlerinin olmamasıydı.Burası meditasyon ile birlikte gelen lekesiz zihinlerin ayin yaptığı yer...Burası kafataslarından düşünce balonları çıkan insanların dolu olduğu yerdi. Aynı yada farklı yerlere gidiyordu maddiyatları, kimin umrunda? Maneviyatlarındaki farklılıklar ayırt edici bir özellik değildi. Aynı vagonlardaki insanların düşüncelerini senaryoya çevirmekten korktuğum için kalp atışlarım hızlandı. Belki de kendimi diğerlerinden farklı olarak görmemden kaynaklıydı bu kolostrofobik sanrılar. Metrodayken, iç huzurumu müzikle sağlamaya çalışmak yerine zihihinsel güçle elde ettiğim gün, benliğimi özgür kıldığım gün olacaktır.
   Ve aradan iki gün geçiyor. Kendimi engelleyecektim, sebepsiz heyecanımın üstesinden geleceğime and içmiştim. Yapamadım, tekrar aynı his... Salatalık turuncusu tutma yerleri, elimi kavrayarak zihnimi ve bedenimi dengede tutmaya çalışıyordu. ''Salatalık turuncusu olur mu?'' deme, boyadım.
   İnsanlarla gözgöze gelmemeye çalışıyordum. Her bireyi soyutladım. Açılırken dünyanın en kasvetli sesini çıkaran kapılar da turuncuydu. Tekrar midem bulanıyor. İnsanlara anlamsız gelen düüşüncelerimi onların suratına kusmak istiyorum. Lanet olası toplum kuralları beni alıkoyuyor. Nihayet 30 yaşlarında bir kadın sesi , ''Son istasyon Kızılay...'' diyerek inliyor.
   Anonsla birlikte insanlar harekete geçiyor. Vagonu , istasyonu ve zihnimi terkediyorlar.