30 Ocak 2013 Çarşamba

Düğün


   Reenkarne oluyorum ben her uyandığımda. Yutkunurken tükürüğümün içindeki bakterilerin mideme inmemesi için yutağımın kapılarını kollayan muhafızların, boynuma sapladığı harakiri bıçaklarının acısını hafifleten bir boğaz pastiliydim dün. Üstelik portakallı, en sevdiğim.

   Ay tavana asıldığında anladım bir havaifişek olarak oksijen soluduğumu. Bugün herkes sigaramı katledişimi kutluyor. Ebem kuşağının ana rahminden gökyüzüne fırlayıp, benim görüş alanıma hapsolmuş bir renk senfonisi oluşturuyorlar ben izleyeyim diye. Ben dışarıyı, porno izleyen bir adamın heyecanındaki hislerle izliyorum. Ve rüzgarla dans eden bu renk seramonisini benim için yapıyorlar diyorum. En azında öyle düşünmek istiyorum...

   Hayatımın bu anına kadar, dışarıya bakarken yakaladığım bu parlayan ışıklar aslında aslında beni mi yakalıyordu? Ve ya küçükken gözlerimi kapadığım anda odamın etrafında dolaşan yaratıkların olduğunu sanmamın zıttı olan bir yanılsama mıydı?

   Dışarı bakmayı kestiğim anda kaybolup, ben baktığım an atmosferin göğsünde geceyle dans etmeye devam eden bir sanrıdan başka bir şey değil miydi yoksa? ''Yo, hayır. Senin için değil'' diyor fısıltıyla şahsi evrenimdeki tanrı veya tanrıça. Ve 1960'ların kötü adam karakterine bürünüp kahkaha atmaya başlıyor. ''Onların, kutlayacakları ve gecenin seks ile sona ereceği çok daha önemli olaylar var.''

   Havaifişek gösterisi bitiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder